
Bazı şehirler vardır; ilk ayak bastığınız andan itibaren sizi bambaşka bir zaman diliminde, bambaşka bir gerçeklikte hissettirir. Adeta bir masalın içindeymiş gibi…
Orta Avrupa’nın kalbinde yer alan Prag, tam olarak böyle bir şehir.
Geçmişten bu yana korunmuş mimari dokusu, romantik atmosferi, tarih kokan meydanları ve ikonik manzaralarıyla başınızı çevirdiğiniz her noktada ayrı bir hikaye sunan Prag’da, adeta bir zaman tünelinde geziyor gibi hissediyorsunuz. Bunun en önemli sebebi, şehrin İkinci Dünya Savaşındaki fiziki yıkımdan büyük ölçüde korunmuş olması ve zengin mimari mirasını bugüne dek taşıyabilmesi…
Gündüzleri Orta Çağ’dan kalma yapılarıyla sizi tarihin derinliklerine çekerken; geceleri ise ışıl ışıl manzaralara bürünerek romantik bir film karesine dönüşüyor.
Prag, yalnızca tarihi ve görkemli mimarisiyle değil, ruhuyla da etkileyici bir şehir. Burası Franz Kafka’nın doğup büyüdüğü yer; o karanlık, melankolik ama bir o kadar da derin hikâyelerinin ilham kaynağı…
Bu rehberde; Prag’da gezilecek yerleri, yeme-içme önerilerini, ulaşım ipuçlarını ve seyahatinizi unutulmaz kılacak detayları bulacaksınız.
Prag’a Nasıl Gidilir? Prag’da Ulaşım Rehberi
Prag Çekya’nın (Resmi adıyla Çek Cumhuriyeti) başkenti. Çekya, AB üyesi olduğu için Schengen vizesi almanız gerekiyor. Yeşil pasaporta sahipseniz, başka bir belgeye ihtiyacınız yok.
Türkiye’den çok fazla turist ağırlayan Prag’a Türk Hava Yolları ve Pegasus’un direkt seferleriyle yaklaşık 3 saatte ulaşabilirsiniz. Vaclac Havel Havalimanı’na indikten sonra şehir merkezine kolayca ulaşmak mümkün. Öncelikle havalimanında bulunan kiosklardan ulaşım kartı almanız gerekiyor. 30 dakika, 90 dakika geçerli ya da günlük ulaşım kartları alabiliyorsunuz. Bunlar tüm toplu taşıma araçlarında kullanılabiliyor.
Havalimanı çıkışındaki duraktan 119 numaralı otobüse binip son durakta indikten sonra metro ile şehir merkezine aktarma yapabilirsiniz.
Taksi ya da transfer araçları da kullanabilirsiniz ama Prag’da toplu taşıma ağı gelişmiş durumda olduğu için biz gerek duymadık.
Şehir içinde ise bir çok yere yürüyerek gidebiliyor olsanız da yorulduğunuz noktada şehrin simgesi olan tramvaylara binebilirsiniz. Ayrıca 42 numaralı nostalji tramvayını mutlaka denemenizi öneririm. Eminim çok tatlı bir hatıra olacaktır.
Prag’a Ne Zaman Gidilmeli?
Biz Prag’a Ekim ayında gittik ve bizce şehri keşfetmek için en güzel zamanlardan biriydi. Ilık hava sayesinde yürüyerek gezmek çok keyifli oldu. Ama Prag’ın kışın, özellikle Noel pazarlarıyla harika bir atmosfere büründüğünü de söyleyen çok kişi var. Eğer karlar altındaki Prag’ı görmek isterseniz, Aralık ayında gitmek harika bir seçenek olabilir.
Ayrıca çok fazla turist çeken bir şehir olduğu için nispeten daha sakin gezmek için hafta içi gitmenizi tavsiye ederiz. Bizim son günümüz cumartesiye denk geldi ve şehir birden inanılmaz bir kalabalığa büründü.
Prag kaç günde gezilir?
Vaktiniz kısıtlı ise 2 gün kalıp belli başlı yerleri gezebilirsiniz ama Prag en az 3 gece 4 günü hakediyor. Keyfini hakkıyla çıkarmak için daha geniş bir plan da yapabilirsiniz.
Prag’ta gezilecek yerler
Prag’a gelince ilk durak Vlatava Nehri’nin iki yakasını birleştiren en ünlü yapısı Charles Köprüsü olacak. Ardından Old Town bölgesi, daracık sanat dolu sokaklar, görkemli meydanlar, kaleler ve çok daha fazlası…
İşte madde madde Prag gezilecek yerler listesi…
Karl Köprüsü (Charles Bridge)
Prag denince ilk akla gelen ve şehrin simgesi olan bu köprüden seyahatiniz boyunca defalarca geçmek isteyecek ve her seferinde farklı bir detay keşfedeceksiniz.
Vltava Nehri’nin sakin suları üzerinde kurulan Karl Köprüsü, Eski Şehir ile Mala Strana bölgesini birbirine bağlıyor. Gotik tarzı ve üzerine kondurulan barok tarzdaki 30 farklı aziz heykeliyle göz kamaştırıyor. Karl Köprüsü, gün doğumu ve gün batımında romantik bir yürüyüş için harika bir nokta. Burada şehre ayrı bir zenginlik katan sokak sanatçılarının performanslarını izleyebilir, Prag’ın en güzel fotoğraflarını çekebilirsiniz.
Eski Şehir Meydanı ve Astronomik Saat
Prag’ın kalbi olan Eski Şehir Meydanı; Astronomik Saat, Tyn Kilisesi, Belediye Binası gibi birçok yapıya ev sahipliği yapıyor. Taş sokakları, meydana uzanmış kafe ve restaurantları ile turistlerin gözde bölgesi ve şehrin kalbi adeta burada atıyor.
Meydanda tarihle bütünleşen görüntüleriyle dikkat çeken nostaljik faytonlar da bulunuyor. Geçmişe yolculuk yapmak için tıngır mıngır giden bu faytonlarla keyifli bir tur atabilirsiniz.
Meydandaki en meşhur yapı, dünyaca ünlü Astronomik Saat… Her saat başı, yapının üzerindeki ölümü simgeleyen iskelet çanları çalmaya başlıyor, pencereler açılıyor ve İsa’nın 12 havarisini temsil eden figürler 1 dakika boyunca dönmeye başlıyor. En üstte bulunan horoz figürü ötmeye başlayınca da gösteri sona eriyor.
Bu eşsiz seremoniyi izlemek, Prag seyahatinin olmazsa olmaz bir parçası.
1410 yılında saat ustası Hanus tarafından yapılan bu saat, dünyadaki en eski üç astronomik saatten biri olsa da günümüzde hala çalışan tek örneği… Rivayete göre Hanus Usta’nın gözleri, bu eserden bir tane daha yapamaması için dönemin Bohemya Kralı Vaclav tarafından mil çektirilerek kör edilmiş.
Old Town bölgesinde göreceğiniz diğer yapılar da şunlar;
Eski Belediye Binası
Astronomik Saat’in de bulunduğu gotik bina… 14. yüzyılda inşa edilmiş ve bir zamanlar Prag’ın yönetim merkeziymiş. Dilerseniz bilet alıp kulesine çıkabilir ve Eski Şehir’in panoramik manzarasını izleyebilirsiniz.
Týn Kilisesi
Gotik mimarisiyle meydanın en çarpıcı yapılarından biri olan kilise, barok tarzdaki yapısı ve kuleleri ile dikkat çekiyor. Adata bir film dekoru gibi görünüyor.
St. Nicholas Kilisesi
Barok tarzda yapı ve iç süslemeleriyle göz kamaştırıyor. Akustiğiyle meşhur olan kilisede klasik müzik konserleri de düzenleniyor. Vaktiniz ve ilginiz varsa tavsiye ederiz.
Prag Kalesi
Dünya’nın en büyük antik kalesi olarak bilinen Prag Kalesi, yalnızca bir savunma yapısı değil; şehrin siyasi, dini ve kültürel kalbi haline gelmiş. 9. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar eklemeler yapılarak tamamlanmış, bu nedenle pek çok mimari akımı bir arada barındırıyor.
Kalenin içinde, ihtişamlı Aziz Vitus Katedrali, Orta Çağ’a ait Eski Kraliyet Sarayı ve küçük ve rengarenk evleriyle ünlü Altın Yol bulunuyor.
Kalenin kapısının önünde her saat başı askerlerin nöbet değişimi oluyor. Denk getirip bu özel seremoniyi de izlemenizi öneririz.
Prag Kalesi’ne giriş yaptıktan sonra avluyu ve kraliyet bahçelerini bilet almadan gezebiliyorsunuz ancak diğer alanlar için içerideki ofisten bilet almanız gerekiyor. İki farklı bilet türü var, bizce ikisini de alıp tüm yapıları gezmek gerek. Emin olun verdiğiniz paraya değecek.
Prag Kalesi İçindeki Yapılar
Aziz Vitus Katedrali
Kale kompleksinin en dikkat çekici yapısı burası. Gotik mimarisiyle ve ihtişamıyla insanı büyülüyor. İçine girildiğinde vitray pencerelerindeki ışık dansını izlemek paha biçilemez. Ayrıca bazı krallara ait mezarlar da burada bulunuyor.
Dilerseniz Prag’ı kuş bakışı seyretmek için katedralin kulesine de çıkabilirsiniz. Yaklaşık 300 basamağı tırmanacağınız zorlu bir yolculuk olsa da sonunda Eski Şehir, Vltava Nehri ve nefes kesen tüm Prag manzarası ayaklarınızın altına seriliyor.
Eski Kraliyet Sarayı
Bir zamanlar kralların evi ve olan sarayın pek çok bölümünü gezebiliyorsunuz ancak en dikkat çekici bölümü kesinlikle Vladislav Salonu. Gotik tonozlu tavanıyla adeta mimari bir şaheser.
Aziz George Bazilikası
Kale içindeki en eski kilise yapısı ve Prag’ın en eski tarihi simgelerinden bizi olarak bilinen bazilika, romanesk mimarisiyle dikkat çekiyor ve günümüzde sergi alanı olarak kullanılıyor.
Altın Yol
Rengarenk küçük evlerin sıralandığı masalsı sokak… Zamanında kale muhafızları, işçiler ve sanatçılar yaşamış. Kafka’nın 22 numaralı evde kısa süre yaşadığı söyleniyor. İçeride küçük bir Kafka sergisi de var. Evlerin içi minik müze gibi düzenlenmiş ve dönemin yaşam tarzını çok güzel bir şekilde yansıtıyor.
Prag gezinizde Kale bölgesine en az yarım gün ayırmanızı tavsiye ederiz çünkü her köşesi keşfetmeye değer!
Wenceslas Meydanı
Çek halkı için politik gösterilerin, kutlamaların ve toplumsal hareketlerin merkezi olan bu meydan, aynı zamanda günlük hayatın da tam ortasında.
Prag’da gündelik yaşamın nabzı burada atıyor diyebiliriz. Tarihi dokunun yanında şehrin modern yüzünü, alışveriş merkezlerini, mağazaları, restaurant ve marketleri bulabileceğiniz bir bölge burası.
Meydanın başında görkemli Ulusal Müze yer alıyor; hemen önündeki Aziz Wenceslas Heykeli ise adeta buluşma noktası gibi.
Prag Ulusal Tiyatro ve Opera Binası
Vltava Nehri kıyısında yer alan bu ihtişamlı bina, Çek ulusal kimliğinin kültürel bir simgesi. 1881 yılında açılan tiyatro, Barok ve Rönesans mimarisinin zarif bir birleşimi. İçinde bale, opera ve tiyatro temsilleri düzenleniyor. Altın varaklı kubbesi ve heykellerle süslenmiş cephesi, akşam ışıklarında parıldayarak masalsı bir görüntü oluşturuyor. Biz yapamadık ama eğer zamanlamanız uygunsa, buradan bir gösteri izlemek Prag seyahatinizi unutulmaz kılacak deneyimlerden biri olabilir.
Dans Eden Ev
Prag’ın tarihi dokusunun yanında modern mimariyi de keşfetmek isteyenler için Dans Eden Ev harika bir durak. 1996 yılında inşa edilen bu yapı, Hollywood’un ünlü dans eden çifti Fred Astaire ve Ginger Rogers’ın dans figürlerinden esinlenerek tasarlanmış. Bina içindeki teraslı kafede oturarak şehir manzarasını izleyebilirsiniz.
Franz Kafka Müzesi
Prag şehrini, Kafka olmadan düşünmek imkansız. Zaten şehir pek çok noktada size Kafka’yı hatırlatıyor. David Cenry’nin Kafka’nın kafası heykeli, Altın Yol’daki Kafka’nın evi, sokaklarında dolaştığı Yahudi Mahallesi ve hayatını anlatan Kafka Müzesi… Şehir onunla bütünleşmiş sanki.
Kendi de bunu satırlarında anlatıyor zaten;
“Kendini gecenin kollarına bırakmış meydanda, sanki iki kol halinde akıp gidiyorum. Benim tutukevi hücrem, benim kalem: Prag”
Kafka.
Nehrin hemen kenarında yer alan Kafka Müzesi’nde yazarın mektupları, notları, ilk baskı kitapları, kişisel eşyaları ve dönemin Prag’ına dair görseller yer alıyor.
Müzenin tatlı bir bahçesi de var. Buradaki banklarda oturup, en sevdiğim kitabı olan Dönüşüm’ü okuyarak Kafka’nın ruhu ile bütünleşmek benim için unutulmaz bir deneyimdi…
Dünyanın en dar sokağı
Prag gezilerinin olmazsa olmaz aktivitesi dünyanın en dar sokağından geçmek! Mala Strana bölgesinde yer alan bu sokağın genişliği sadece 50 cm! Yani iki kişi yan yana yürüyemiyor.
O kadar dar ki, giriş ve çıkışlarda sorun yaşanmasın diye sokağın başına trafik ışığı yerleştirilmiş. Sıranı bekliyorsun, yeşil yanınca geçiyorsun. Sokağın sonunda ne mi var? Vltava Nehri kıyısında sevimli bir restaurant ve harika bir manzara…
Muzip Heykeltraş David Cerny’nin İzinde Prag
Absürt sanatın örnekleriyle Prag’ı daha da özel kılan Ünlü Sanatçı David Cerny’nin heykelleri, Prag’a modern bir dokunuş yapmış.
Şehrin pek çok noktasında yer alan heykellerin en bilinenleri; kinetik bir heykel olan “Kafka Kafası”, Kafka müzesi bahçesindeki hareketli “İşeyen Adamlar Heykeli”, nehir kıyısındaki “Kampa Bebekleri”, Sigmund Frued’un küçük bir heykeli olan “Sallanan Adam” ve Lucerna Pasajı’ndaki “Ters Duran At Heykeli”.
Cerny’nin eserleri, şehrin çeşitli yerlerine serpiştirilmiş… Gezerken etrafa dikkatlice bakarsanız, zaten pek çoğunu görürsünüz ama bir harita çıkarıp bu eserlerin izinde giderseniz, farklı bir Prag gezisi deneyimi de yaşayabilirsiniz.
Ayrıca Prag’da bizim es geçtiğimiz ama vaktiniz varsa size önerebileceğimiz diğer noktalardan da bahsedelim.
Petrin Kulesi
Paris’teki Eyfel Kulesi’nden esinlenilerek Petrin Tepesi’e inşa edilmiş. 299 basamakla ya da asansörle çıkılabilen kuleden Prag Kalesi, Vltava Nehri, Eski Şehir ve hatta hava açıksa Çekya kırsalı bile görülebiliyormuş.
Lenon Duvarı
1980’de John Lennon’ın ölümünden sonra gençler tarafından barış, sevgi ve özgürlük mesajlarıyla grafitilerle süslenmeye başlanmış. Duvar zamanla Beatles sözleri, Lennon portreleri, barış işaretleri ve bireysel mesajlarla rengârenk bir anıta dönüşmüş.
Bugün hâlâ insanlar yazılar yazıyor, resimler çiziyor ve duvar sürekli değişiyor
Klementinum Kütüphanesi
Prag’da içini gezemediğimiz ama bir dahaki seyahatte mutlaka uğramak istediğimiz yerlerden biri de Klementinum Kütüphanesi oldu. Barok mimarisiyle büyüleyici bir atmosfere sahip olan bu tarihi yapı, dünyanın en güzel kütüphaneleri arasında gösteriliyor. 1722 yılında açılan kütüphane salonu; tavan freskleri, eski dünya haritaları ve 20 binden fazla nadir kitapla adeta bir zaman kapsülü gibi.
Buna ayrı bir not düşelim: Prag Geceleri
Prag’da güneş batınca bambaşka bir büyü başlıyor. Prag, ışıklandırma anlamında çok çok başarılı bir şehir. O kadar mükemmel bir ışıklandırma sistemi var ki gözlerinizi alamıyorsunuz. Gündüzü ayrı güzel olsa da tüm o ikonik yapıların özel renklerle ışıklandırılmış halini görmek inanılmaz bir deneyim. Özellikle Eski Şehir Meydan, köprüler ve Pudra Kulesi civarında bir gece yürüyüşü yapmayı ihmal etmeyin.
Prag’da Yeme İçme
Çek mutfağı, ağırlıklı olarak Alman, Avusturya ve Macar mutfağından etkilenmiş. Orijinali Macar asıllı olan Gulaş çorbası ve tredelnik tatlısı Prag’da öne çıkan iki lezzet. Bunlar dışında ülke mutfağı Bramboracka adı verilen patates çorbası başta olmak üzere çeşitli çorbalar, et yemekleri, hamurlu tatlılar ve Çek birasıyla meşhur.
Prag’da pek çok restaurant tadabileceğiniz Gulaş çorbasının, Macar versiyonuna göre daha az baharatlı olduğu söyleniyor ve genellikle kase şeklindeki ekmeğin içinde servis ediliyor. İçinde soğan, patates, kırmızı biber ve et parçaları bulunuyor.
Tatlı olarak da elbette tredelnik tatlısı yemeden dönmemeniz gereken bir lezzet. Hamurun şeritler halinde açılarak silindir şeklinde bir şişe sarılması ve şekere bulanarak ateşte pişirilmesiyle oluşuyor. İçine dilerseniz çikolata kreması ve dondurma ile doldurup servis ediyorlar. Eski şehir meydanında her köşede bulabilirsiniz!
Prag lezzetlerini deneyebileceğiniz iki mekan önerisi de verelim.
Cafe Slavia
Vltava Nehri kıyısında, Ulusal Tiyatro’nun hemen karşısında yer alıyor. 1884 yılında açılan bu zarif kafe, yıllar boyunca entelektüellerin, sanatçıların ve yazarların buluşma noktası olmuş. Kafka’dan Vaclav Havel’e kadar birçok ismi ağırlamış. Ancak bizler için ayrı bir anlamı var: Nazım Hikmet…
Prag’da yaşadığı dönemlerde Cafe Slavia’ya sık sık uğradığı, burada oturup yazdığı ve Çek entelektüellerle sohbet ettiği biliniyor. Hatta içeride bir Nazım Hikmet portresi de asılı duruyor.
Lokal Dlouhaaa
Geleneksel Çek yemekleri için en çok adı geçen ve tavsiye edilen mekanlardan biri burası. Lokal, başta Gulaş olmak üzere klasik Çek yemeklerini ve farklı pek çok seçeneği bulabileceğiniz bir lezzet durağı..Turist akınına uğradığı için rezervasyon yapmadan gitmemenizi öneririz.
Prag’da Konaklama
Şehirde her bütçeye ve zevke uygun konaklama seçeneği var. Dilerseniz hostel ve apart seçeneklerini değerlendirebilir; dilerseniz şehir merkezinde lüks bir konaklama deneyimi yaşayabilirsiniz.
Genelde eski şehir bölgesindeki oteller önerilse de bizim deneyimlediğimiz ve gönül rahatlığıyla tavsiye edeceğimiz yer; Hotel Savoy.
Keplerova bölgesinde yer alıyor ve Prag Kalesi’ne 5 dakika yürüme mesafesinde bulunuyor. Prag’a gitmeden kısa bir süre önce Booking üzerinden rezervasyon yaptık ve 3 gece için 310 Euro ödedik.
Savoy Hotel’de aslında standart oda rezervasyonumuz vardı ancak müsaitlik olduğunu söyleyip odamızı ücret farklı olmadan deluxe suite yükselttiler ve bize 3 gecelik unutulmaz bir deneyim yaşattılar. Otelin konumu, manzarası, mimarisi, dekorasyonu, yemek salonu ve bol çeşitli enfes kahvaltısı bizi çok memnun etti. En güzel yanı ise hemen önünde tramvay durağı olması.
Prag Seyahati İçin Öneri ve İpuçları
- Prag, yürüyerek gezebileceğiniz bir şehir ama görülecek çok fazla yer olduğu için bir noktada yorucu olmaya başlıyor. Taş sokaklarında rahat bir şekilde yürüyebilmek için iyi bir spor ayakkabı getirmeyi unutmayın.
- Gezmekten yorulduğunuzda nehir kıyısında oturup muhteşem manzaraları ve nehirdeki kuğuların usulca süzülüşünü izleyin.
- Çekya, AB üyesi olmasına rağmen kendi para birimi olan Çek Korunasını kullanıyor. Bu yönüyle diğer Avrupa kentlerine göre nispeten daha uygun fiyatlı bir ülke. Yine de bizler için ucuz olduğunu söylemek mümkün değil.
- Döviz bozdurmak için havalimanını değil merkezdeki ofisleri tercih edin, kurlarda ciddi farklılık olabiliyor.
- Prag, günün her saatinde güneşin açısına göre bambaşka bir çehreye bürünüyor, gün doğumu, gün batımı ve gece saatlerini ayrı ayrı görmenizi tavsiye ederiz. Ayrıca bu şehre bulutlu ve puslu hava da çok yakışıyor. Sonbaharda giderseniz tadına doyum olmaz!
- Prag, haftasonları çok kalabalık oluyor. Rahat rahat gezip fotoğraf çekmek için hafta içi gelmenizi öneririz.
- Yeme içme konusunda hassasiyetiniz varsa, şehirde Türk restaurant olduğunu da söylemeden geçmeyelim. İstanbul Kebap’ta tavuk döner, Galata Restaurant’ta çorba, kebap ve sulu yemek çeşitleri bulabilirsiniz.
- Prag’dan dönerken bir hatıra almak isterseniz, en iyi seçenek Çekya’nın meşhur bohemya kristalleri olur. Şehirde alışveriş dükkanlarının vitrinleri bohemya kristalinden yapılmış harika ürünlerle dolu.
- Eski şehir merkezinde içme suyu çok pahalı, normalin 6-7 katına satılıyor. Suyunuzu Liddle, Albert gibi süpermarketlerden almanızı tavsiye ederiz.
Son Söz
Prag, her köşesi tarih ve sanatla dolu, büyüleyici bir şehir. İster romantik bir tatil, ister kültürel bir keşif için gidin, her anı unutulmaz olacak. Prag’ı keşfetmek için bol bol yürüyün, tarihi yapıların tadını çıkarın ve Orta Avrupa’nın bu masal şehrinde kendinizi kaybedin!
Bir yanıt yazın